Şimdi nereden başlayacağımı bilemiyorum, anlatması da yaşaması kadar yorucu bir hikaye benimkisi.
Ama çevreme sorarsanız sizlere hikâyemin bundan beş altı sene kadar evvel başladığını derler, oysaki var öncesi. Öncesinden kastımsa hep “evlenip çoluk çocuğa karıştın mı geçecek” rivayetleri…
“Anne, sen nasıl dayanıyorsun bu ağrıya? Benim içimde sanki bir bomba var patlayacak, çok ağrıyor karnım!” dediğimde hep oturup da yanıma, “Güzelim, hele bir evlenip çocuk doğurdun mu geçecek. Normal şimdi bu,” diyordu mesela… “Kadınız işte. Hepimiz böyleyiz…”
“Evlenince geçer kızım, ben de öyleydim genç kızken…”
Ne yalan diyeyim, inanırdım ben de işte. Ne bir jinekoloğa danışma ihtiyacı güttüm, ne de bu her ay nükseden sonsuz çilemle savaşa durdum… Öylece durdum hep, çektim sessizce.
Çünkü bu ağrıyı çeken bir ben değildim, öyle avuttum kendimi. Ablam da benim gibiydi, bir de regl dönemlerimiz denkleşince seviniyorduk “Ay bu ay yalnız değilim” diye…
Garip bir kabulleniş, kanıksamaydı meğer bu yaşadığımız, şimdi daha iyi fark ediyorum. “Hepimiz böyleyiz,” deyip görmezden geliyormuşuz içimizdeki belayı.
Ta ki güllük gülistanlık geçen evliliğimin ilk aylarından birinde, daha kalbimdeki o canım-cicim aylarına karşın heyecan sürerken hem de, içimdeki gizli bir düşman, bir bomba, kistim patlayıncaya dek…
İç kanamaya çevrildi ibre ve acil ameliyat, daha da beterleşen ağrılar…
Kâbus oluvermişti bir anda her şey benim için.
Başıma 10 hekim geldi, her biri bir diğerinden beter… Tıp ilminden bihaber tabip olur mu olurmuş işte, bir kocakarı ilacı vermedikleri kaldı anlayacağınız. “Çocuk yaptınız mı geriler,” dediler bana, sanki bunu çevremden yeterince duymamış gibi.
Öte yandan ablam, ikizlerini kucağına aldıktan sonra genç kızlığındaki ağrılarının azaldığını diyordu bana, anlamlandıramıyordum bunu. Bende mi sorun vardı da ağrılarım dinmiyor, her ay aynı şiddette ve hatta bazen bir önceki aydan çok daha yıkıcı bir sancıyla…
“Belki psikolojik hissediyorsundur, ha?” demeye başladılar sonra bana. İçimde bir kist patlamış, unutuluyordu bu çabucak. Kayınvalidem bir şeyler söylüyor, kocamla aram bozuluyordu iyice günden güne, bu da korkunç bir depresyonun kıskacına alıyordu beni. Arkadaşlarımın davetlerine gidemeyecek kadar yığılı kalıyordum bazen yatakta, oyunbozanlıkla adıyorlardı adımı.
“Abartmıyor musun? Histerikleştin iyice! Bir sen misin regl olan her ay böyle? Hepimiz böyleyiz işte!”
Bırakmadım bu işin peşini, zor da olsa benim için. Bedenimde bir isyan çığlığı, bir alarm vardı besbelli, ben abartıyor olamazdım. “Hepimiz kadınız, böyleyiz, ne var yani?” savı çürümeye başlamıştı içten içe bende.
Sorunun biraz da bu cehaletten kaynaklandığını böylelikle idrak ettim esasen. Zira bende adenomiyosis denen illet varmış meğer, her günüm ağrılarla tarumar, kocamın yanına dahi yaklaşamamamın nedeni buymuş meğer. Göz yaşları, stres…
Ve öğrenilmiş, kanıksanmış çaresizlik çöktü birdenbire üzerime.
Tamam, şikayetlerime bir tanı konmasını istemiştim lakin bir-iki ilaçlık bir mevzu olmasını da ummuştum içten içe. Böylesine ciddi bir hastalıkla imtihanda olduğumu öğrenişim, o an yıkmıştı dünyamı omuzlarıma birdenbire… Her neyse…
Yine de içimden bir ses, bir güç, yılmamam adına itti beni. Büyük arayışlarla buldum ben gerçek hekimimi ve bir kez daha cerrahi operasyon geçirdim. Akabinde bir tüp bebek sürecim oldu, anne olma hayallerimse tam 7 ay boyunca depolama yapılarak embriyo dondurulmasına müteakip oluşan 5 embriyonun 2’sinin transferi ile çok şükür, kızımı kucağıma almamla taç buldu. Canım benim, biricik mucizem…
Lakin doktorların bir kısmının dediği gibi kucağına çocuğunu alıp kokusuyla mest olunca bitmiyor şu endometriozis ve adenomiyozis denen illet… Azalmıyor hiç.
Devam etti yoğun kanamalarım. Bu kez mesanemi tutmuş, benden koparmaya çalışıyordu hastalık.
Henüz kızım 2’sindeyken mecburi bir başka ameliyat serüvenim başladı.
Şimdi 30’larında bir kadınım, adenomiyozis ile kaplı rahmim.
40’ımı bekliyorum, onu komple aldırmak için.
Dileğim şu ki, umarım tıp ilerler ve kalıcı bir tedavi bulunur bu hastalığa. Umarım toplumsal yargılanmalar bir son bulur, empati çoğalır ve anlayış artar.
Şayet sizler de benim sorunlarımdan mustaripseniz, bir doktora ivedilikle görünün, danışın derim. Unutmayın ki asla yalnız değilsiniz, biz endo ve adeno savaşçıları olarak, endotürkiye olarak büyük bir aileyiz.